Hayatta her şeyi seviyorum. Çiçeği, ağacı, kuşu, köpeği,
elbisemi, odamı, suyu, denizi, insanları. Aklınıza gelebilecek her şeyi.
Sevginin olduğu yerde bitmek tükenmek bilmeyen mucizeler olduğuna inanıyorum.
Bu da beni dünya gözüyle aşk kadını yapıyor, başkalarının gözünden tabi!
Hayatıma giren insanların da pek de alışık olmadığı bu sevme
biçiminden korktuklarını gördüğüm oldu. Ya da fazla romantik, fazla toz pembe
yaşadığımı düşünenlerin de. Ben öyle düşünmüyorum.
Bence bu hayatta varoluş biçimimiz bu aslında. Belki
bazılarımız farkında, bazılarımız ise değil sadece. Bazılarımız acıya rağmen o
derin sevgiyi her hücresinde hissetmeyi seviyor, bazılarımızı o acı korkutup
sevgiyi seçmemeyi seçiyor. Hissetmemeyi. “Sevgi azalması, sevgisizlik
yok bence” diyor hocam Ezgi. “Hissetmekten korktuklarından
dolayı sevgiyi seçmeyenler var sadece”.
Ben hayatım boyu sevgiyi seçen cesur ruhlarla yan yana
yürümeyi niyet ediyorum. Evet yanında acı da promosyon olarak geliyor ama fark
etmez. Kabulüm bu duruma. Çünkü acı olacak diye o inanılmaz mucizeden
vazgeçemeyeceğim. Hem nasıl vazgeçeyim? Ben sevgiyim! Sevgiden
vazgeçmek kendimden vazgeçmek olmaz mı?
Bu yüzden ikili ilişkilerimde o mükemmel olgu aşk uğruna pek
yapamayacağım bir şey yok. Aşkı hissettiğim her yerde sonuna kadar varım. Ama
hissedemediğim noktada da bir anda sonsuza kadar kayıplara karışabilirim.
Ben de bunu pek yeni fark ettim aslında. Daha önce de başıma
gelmiş meğer. Çok sevip aşık olduğumu hissettiğim ilişkilerde o his uğruna tüm
sorunların üstesinden gelebilmek için koca yürekli kadın olmuşum hep. Hiç
vazgeçmemişim. Pes etmemişim. O aşkın her şeyin üstesinden gelebileceğine
inananlardanım. Sonra bir gün karşımdaki bir anda:
“sana karşı hiçbir şey hissetmiyorum” demiş
mesela. Düşünsenize; tüm o hisler, emek, göze aldıklarınız, orta yolu bulmaya
çalıştığınız tüm o durumlar, çabanız; karşı taraftan duyduğunuz tek bir
cümleyle artık hayatınızda çok gerilere itildi. Şimdi, bu durumda normalde
kadınlar çoğunlukla: “ama şöyle yaptım, böyle ettim, haksızlık,
düzeltebiliriz” gibi sonu gelmeyen yakarışlara girebiliyorlar.
Asla yargılamam ama bu noktada unutmamanız gereken bir
şey var: tüm yaptıklarınız ikili ilişkiniz için bile olsa sizin kendi
seçiminizdi! Kimse sizi zorlamadı. Siz ilişkinizin devam etmesini istediğiniz
için, yaptıklarınızla mutlu ederek mutlu olduğunuz için yaptınız. Kimse kendisini kandırmasın. Silah falan dayamıyor kimse
kafamıza. Sonuç olarak hepsini yapmayı kendimiz seçiyoruz sebep ne olursa
olsun. O yüzden “senin için şunu/bunu yaptım, nasıl böyle gidersin” gibi
yakınmalardan vazgeçin öncelikle derim şahsen.
Ben de bunu pek yeni fark ettim aslında. Daha önce de başıma
gelmiş meğer. Çok sevip aşık olduğumu hissettiğim ilişkilerde o his uğruna tüm
sorunların üstesinden gelebilmek için koca yürekli kadın olmuşum hep. Hiç
vazgeçmemişim. Pes etmemişim. O aşkın her şeyin üstesinden gelebileceğine
inananlardanım. Sonra bir gün karşımdaki bir anda:
“sana karşı hiçbir şey hissetmiyorum” demiş
mesela. Düşünsenize; tüm o hisler, emek, göze aldıklarınız, orta yolu bulmaya
çalıştığınız tüm o durumlar, çabanız; karşı taraftan duyduğunuz tek bir
cümleyle artık hayatınızda çok gerilere itildi. Şimdi, bu durumda normalde
kadınlar çoğunlukla: “ama şöyle yaptım, böyle ettim, haksızlık,
düzeltebiliriz” gibi sonu gelmeyen yakarışlara girebiliyorlar.
Asla yargılamam ama bu noktada unutmamanız gereken bir
şey var: tüm yaptıklarınız ikili ilişkiniz için bile olsa sizin kendi
seçiminizdi! Kimse sizi zorlamadı. Siz ilişkinizin devam etmesini istediğiniz
için, yaptıklarınızla mutlu ederek mutlu olduğunuz için yaptınız. Kimse kendisini kandırmasın. Silah falan dayamıyor kimse
kafamıza. Sonuç olarak hepsini yapmayı kendimiz seçiyoruz sebep ne olursa
olsun. O yüzden “senin için şunu/bunu yaptım, nasıl böyle gidersin” gibi
yakınmalardan vazgeçin öncelikle derim şahsen.
Şu bilgi önemli galiba: aşk hep var! Her yerde! Bir adam
değil onu bize veren kızlar. Öyle zannedip ilahlaştırıyoruz hayatımızdaki
erkekleri genelde. O gidince ne yaparız, bomboş oluruz gibi bir yanılgıya
giriyoruz. Yok öyle bir şey…
Bu cümleyi bile şu an gülümseyerek yazdım. Ciddi söylüyorum
yok öyle bir şey. O kişi sadece aşkın bir yüzünü deneyimlemeniz için bir araç
oluyor aslında sadece. E o gitti diye aşk mı bitti?
Hayır yahu, her yerde diyorum ya. Asıl sizde, kendinizde.
Siz nerede olursanız o da orada oluyor zaten. Boşuna dışarlarda aramayın.
Kalbinizde aynen var olmaya devam ediyor. Sadece o kişiyle o evresi sonlandı o
kadar. Başka nasıl katmanları var aşkın merak etmiyor musunuz? Ben ediyorum her
defasında daha da heyecanla. Ve her defasında da hiç yaşamadığım, bilmediğim
güzellikte yönüyle iç içe geçiyorum. Bayılıyorum bu duruma.
Yani ben diyorum ki; siz aşksınız. O onsuz zor devam
edeceğinizi düşündüğünüz adama bayıldığınız özellikleri hep sizin aşkınız
parlatıyor. O aşk bitti gitti mi de adamın bir anlamı kalmıyor. Asıl güçlü
şeyle baş başa kalan sizsiniz; o koskoca sevgiyle! Saklamayın onu sakın,
sıkıştırmayın.
Daha da açın. Daha çok sevin. Korkmayın. Sakın kapatmayın.
İlham olun tüm evrene o koskoca kalbinizle. Öyle çok sevin ki tüm gezegenler
etkilensin o koca yüreğinizden; her mucizeyi önünüze dizmek için sıraya
girsinler! Çiçeği, böceği, bulutu, suyu aklınıza gelebilecek her şeyi sevmeye
devam edin.
O mucizeyi etrafınızda daha önce belki fark etmediğiniz
güzelliklere yönlendirin. Emin olun onlar da size o harika enerjide insanlar
yönlendiriyor olacak. Siz verdikçe daha da çok alıyor olacaksınız. Düzen böyle,
unutmayın! Ve sakın ama sakın saklanmayın!
Not: Alıntıdır; sosyal medyada dolaşırken tesadüfen karşılaştığım bir yazı kaynağını bilmiyorum, farklı linkler çıkıyor ama bilgi kirliliğinden emin olamadım. Kim yazmışsa ellerine ve kalemine sağlık.
Sevgiler Lady Nietzsche
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder