Eski fotoğraflara denk geldim dün, kendimi ararken kaybolup, kaybolup durduğum zamanlara, kırılma noktalarıma baktım. ''Sahiden o zaman neler olmuştu da ben bu insanlarla bir araya gelmiştim?'' dedim. ''Benim burada ve bu insanlarla ne işim var sorusunu onlarca kez zihnimde sorduğum anlara geri döndüm.
Dost gibi görünen ve benim için artık bir yabancıdan farksız olanlarla (hatta size diyebilirim ki dışarıdaki zararsız yabancıları bile onlardan daha çok sevebilirim) birlikte aynı karedeydim.
Geçmişimi kucaklamıyorum ama siz olmasanız daha az farkındalıklı bir hayat yaşayacaktım.
Kitaplara bu kadar bağlanmayacak onlarla zihin açıcı sohbetler edemeyecektim. Hatta belki aşkı bile büyük lüks avmlerin veya semtlerin mekanlarında, restoranlarında arayacaktım.
Dostun; mutluluğunuzda da yanınızda olan ve bundan mutluluk duyan ve tüm içtenliğiyle mutluluğunuzu isteyen, sadece sizin acılarınızdan beslenmeyen insanlar olduğunu fark edemeyecektim. Bu kadar fazla film izlemeyecek ''gerçek'' olan kendimi hiç aramayacak, kendimle yalnız kalmanın büyük bir lüks olduğunu bilmeyecektim. Her şeyden önemlisi yazı yazmayacaktım...
Ne istediğini bazen bilememek biz insanların laneti ama en azından artık neyi istemediğimi biliyorum. Bunların hiç biri benim gerçeğim değil, belki hiç olmadı da, ben bu oyunun içinde uyum sağlamaya çalıştım. Kendini tamamlayamamış insanların nabza göre şerbet veren, aslında hiç de olmadıkları, sadece ''gibi'' göründükleri sohbetlerinin içine girdim.
Evet o eski başına buyruk beni özlüyorum, ''daha masum, insana dair daha inançlı, daha güçlüymüşüm'' diyorum ve biliyorum ki geçmişi değiştiremezsiniz yalnızca onlardan ders alabilirsin.
O yüzden bazı insanlar ve mekanlar sadece Fotoğraflarda güzel...
Herkes yerinde Sağ Olsun!
LADY NIETZSCHE